26 Aralık 2011 Pazartesi

İDOL


  
“Onunla evlenemeseydim o benim idolüm olurdu,” dedi.
Gurur duydum, içim okşandı.
Baş başayken söylese de güzeldi, ama yemeğin ortasında,  arkadaşlarımıza söylediğinde… Bir de ilan etmiş oldu.
Onun böylesine güzel ifadesi karşısındaki şaşkın sevincimi unutamam.

Kadıköy’de iskeleye yakın, eski püskü eczanenin önünden ve buz gibi soğuğun içinden geçerken o an geliyor aklıma. Soğuğun yüz kesen ellerine karşın sıcak bir şey bütün bütün içimde. Huzurlu bir mutluluk…
Adım atıyorum, tramvay yolunun yan tarafına geçerken kaldırım varmış da fark etmemişim gibi havada kalıyor adımım.
Kuyuvari bir boşluğa düşüyorum.
Üzerimi silkip önümde duran dolmuşa biniyorum.
Eldivenimi çıkarıyorum.
Parmağımda yüzük yok. Eyvah, bu kaybettiğim ikinci alyans olacak. Acaba takmadım mı? Ama hep eldivenliydim, bir yere çıkarmış olamam. Belki de eczanede düştü.
Telefon çalıyor gibi geliyor, değilmiş.
Son aramalarda annem var, babam, Yasemin.

Eve giriyorum.
Anahtarı fotoğrafımızın yanına bırakıyorum.
Üzerimi koridorda çıkarmaya başlıyorum. Hırka, gömlek…
Yatak odasına geçiyorum.
Dolabın aralık kapağına yaklaşıyorum. Açıyorum yavaş yavaş.
Dolapta onun hiçbir kıyafeti yok.
Odada ona ait hiçbir şey…
Ne zamandır, nasıl; hangi soru?
Yüzüm soğuyor...
Soğumanın ardından heyecan: Bu an kendi idolüme anahtar. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...