10 Mayıs 2014 Cumartesi

Selim Sesler anısına...



‘Alexander Hacke ile Selim Sesler’i kayıt stüdyosunda gözlemlemek başlı başına bir deneyimdi: Birbirlerinin dillerini bilmediklerinden, müzik aletleriyle iletişim kurdular. Çocuklar da birbirleriyle böyle anlaşırlar. Müzik çok eski zamanlardan bu yana köprüler kurabiliyor; İstanbul Hatırası’nın kökeninde yer alan düşünce buydu.’

Fatih Akın, Selim Sesler’i ve Crossing The Bridge filmine adını veren ânı, sahneyi “Sinema, Benim Memleketim/Filmlerimin Öyküsü”  (Doğan Kitap, nisan 2013) adlı kitabında böyle anlatıyor. Fatih Akın’ın yaratım sürecini film film anlattığı bu kitabını, kapağını açtığım ilk andan beri çok sevdim. Yaratma, yazma, üretim sürecine duyduğumuz o müthiş merak, kendini yazarların, yönetmenlerin, fotoğrafçıların, müzisyenlerin, ressamların, tüm sanatçıların anı ve deneme kitaplarına savurmuyor mu zaten?


Selim Sesler’i kaybettiğimiz haberini alınca klarnetinin ve kendisinin sesi kulağımda, elim sızıyla kitaplığıma uzandı. Fatih Akın’ı derinden etkileyen Selim Sesler, duruşuyla, sohbetiyle ve elbette klarnetiyle, yaşarken sunduğu tınıyı şimdi kaybıyla hem de bam telimi titreterek bırakıyor.
Sayfaları çeviriyorum. O bambaşka ve önemli güne ilişkin satırların altı çizili…. Fatih Akın, İstanbul Hatırası’nın gösterimine Cannes’ın o yılki jürisini de davet eder. Emir Kusturica, Salma Hayek ve Javier Bardem de jüridedir:

“Jean giyerek gelip arka kapıdan çıkarız, diye düşünmüştüm. Ama hayır. Gayet resmi bir biçimde kırmızı halının üzerinde yürümemiz gerekiyordu. Monique’le Kusturica ve Salma’nın arasında oturuşumuzu hiç unutmayacağım. Sonra Orient Expressions grubunun Amerikalı saksafoncusunun olduğu sahneye gelindi....
... İlk gösterimin ardından bir kulüpte kutlama yapacaktık. Kendi aramızda bir parti olarak düşünülmüştü ama Salma, Emir, Javier, hepsi birden geldiler. Masaların üzerinde dans edildi. Selim Sesler çaldı, daha sonra ben de DJ’lik yaptım. Partide finans şirketlerinden insanlar da vardı, ama çoğu İstanbul Hatırası'nı hiç görmemişti. Partiden sonra filmin de parti kadar iyi olup olmadığını sordular. Filmin dünya haklarından sorumlu Michael Weber’in dediği gibi, filmi izlemeden almışlardı.’
Herkesi içine çeken o atmosferin buğusu müziktir. Selim Sesler’in klarnetinin mekana ve o an (da) hayata kattıklarını bir hayal edin!…
Tüm bunlar kaydın, anlatının da kıymetini bir kere daha dile getiriyor. Hayat yazıyla ve kayıtla akord ediliyor. 
Ve Fatih Akın’ın anısı, benimkine komşu oluyor. Selim Sesler’in çalmışlığı, benim söylemişliğim var; nasıl neşeli, hayat dolu, sevinçli bir andı… Nasıl büyük ve dokunaklı bir hatıra bugün..  Yüzümde gülümseme, dilimde “penceresi yola karşı”… Ustayla karşı karşıya…

‘Çocuklar da birbirleriyle böyle anlaşır.’
Selim Sesler… Işıklar içinde…
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...