Yekta Kopan'ın Milliyet Sanat'taki Noktalı Virgül köşesine, ülkemizde Sanat Hukuku hakkındaki mektubumla geçtiğimiz yılın kasım ayında konuk olmuştum.
Mektubun tamamını aşağıda okuyabilirsiniz.
Sanat Hukukunda Kavrayış, Politika ve Hakkaniyet
Eser sahibinin haklarının ihlal edilmemesi,
sanat kurumları ve taraflar açısından bir itibar meselesi olduğu kadar hukuki
bir mesele. Sanat Hukukuna bakış ile hukuka genel bakış farklı yönlere
düşmüyor. Hukukta hakkaniyete, hak aramaya, hakkını vermeye nasıl bakıyorsanız
Sanat Hukukunda da bu böyle. Ama genel hukuk kurallarından ve Ticaret Hukukundan
çok farklı, teknik, özel kurallarla…
Öncelikle sanat sektörü açısından kavrayış ve yasalar açısından politika gerekiyor.
KAVRAYIŞ: Konu
sanatsa sıradan bir ticaret metasından ve anlayışından söz edilemez. Hâlâ kendi
deyimiyle parasını verdiği anda şarkının,
kitabın, video klibin, resmin vd. tüm sanat eserlerinin kayıtsız şartsız, tüm
haklarıyla birlikte kendisine “ait” olduğunu sananlar var, bu algı değişmeli. Çünkü sanatçının ve
mirasçılarının mali ve manevi hakları, yasa gereği devam etmekte. Aralarında
yapılan sözleşme ile mali hakların bir bölümü, o da sıralamak suretiyle yazıldığı
takdirde geçerli olmak üzere, devredilebilir. İsmin belirtilmesi, eserde
değişiklik yapılmasını men etmek gibi manevi hakların devri ise yasal olarak
mümkün değil. Yasa, eser sahibini korumakta ve boşluk halinde eser sahibi
lehine yoruma gidilmesi gerekmekte.
POLİTİKA: Anayasa m.
64’te yer alan “Devlet, sanat faaliyetlerini ve sanatçıyı korur,” ifadesi ise
yeterli değil, eser sahiplerinin fikri mülkiyet hakkının korunduğu açıkça yer
almalı . Sanatçı sadece “korunmalı”
denilerek korunamaz. Neyi koruyacaksınız? Eser sahibinin ve mirasçılarının
Fikri Mülkiyet Haklarını. Nedir bu haklar? Mali ve manevi haklar.
Size sıkı bir örnek: Daha 1952’de FSEK
hazırlanırken yasada yer alan ve “Eser
sahibine eserin değerinde sonradan meydana gelen (ikinci, üçüncü satışlardan
sonraki) artışlardan pay talep etme hakkı veren pay ve takip hakkı”nın
uygulaması
ile ilgili m. 45’te “Bakanlar Kurulunca çıkarılacak bir kararname ile
belirlenecek usul ve esaslar çerçevesinde” deniyordu. Peki, plastik
sanatlarla ilgili pek çok kişinin “en önemli sorun” olarak belirttiği bu hususa
ilişkin kararname ne zaman mı çıkarıldı? 2010’da… İşte böyle olmamalı.
Uygulamasını sorarsanız, hak kullanılmayı bekliyor, aranmayı bekliyor, emsal
bekliyor. Daha da önemlisi daha dava açılmadan ressama, heykeltıraşa bu hakkın
ayrılarak teslimini bekliyor.
YA ESER
SAHİBİ, SANATÇI? Bu noktada, önemli olan hakların aranması. Genel hukuk
kurallarına göre hakkınızı nasıl aramalıysanız, aynı anlayış Sanat Hukuku için
de geçerli.
Peki hak aranıyor mu? Haklar bilinmiyor ki… Meslek
birlikleri, gruplar, platformlar yolu ile bilinçlenmenin adım adım sağlanması
ve var olan hakların kullanılması gerek. Sanat eseri, sıradan bir ticaret unsuru
olamaz, değildir dedik. Nitelim Fikir ve Sanat Eserleri Kanunun en önemli maddelerinden
biri de mali hakların ihlali halinde verilen zararda rayiç değerin 3 katı tazminat
istenebilmesi hususu. Yakın zamanda yürüttüğüm bir davada, daha davanın
başında, çok detaylı hazırladığımız bir dilekçeyi takiben, karşı taraftaki müzik
şirketi haksız olduklarını anlayarak eser sahibinin hakkını teslim etmek
istediklerini bildirdiler, sonuçta uzlaştık. Peki bu nasıl oldu? Dava açarak
oldu, ancak dava açarak… Sanat
sektörünün yasa yönünden özelliği teknik ve detaylı bir alan olması ise, kamuya
yansıması açısından özelliği ise itibar üzerine kurulu olması ya da olması
gerekliliği.
Eser sahiplerinin üzerinde durması gereken
ise iki husus var: Birincisi, aynı önleyici hekimlikte olduğu gibi bir
sözleşmeyi imzalamadan önce mutlaka (mümkünse bu konuda uzmanlaşmayı seçmiş)
bir hukuk danışmanına, avukata başvurmak ve böylelikle iradesi dışında bir
hususa imza atmadığından ve yasal haklarının korunduğundan emin olmak, ikincisi
de hakkı ihlal edilirse ve şartları gerçekleşmişse mutlaka dava açmak. Çünkü Sanat
Hukukundaki mücadele sadece o kişinin mücadelesi değil. Gerek kulaktan kulağa
dolaşarak sektörde örnek oluşturuyor ve tarafları doğru harekete motive ediyor,
gerek davanın sonuna dek gidildiği takdirde Yargıtay’dan gelecek emsal kararla
sonrasında aynı sorunu yaşayanlara fayda sağlanıyor. Bu, sinema, plastik
sanatlar, müzik ve diğer tüm sanat
alanları için geçerli.
Sonuçta Sanat Hukuku incelikli, detaylı,
hassas bir konu. Devlet politikası ve
sektörün duruşu sağlam, belirleyici olmalı.
Ve bunların hepsi sanat, hukuk, hak ve itibar
meselesi...
Pınar Sönmez - Kasım 2013